Panagro Et-Süt Entegre Gıda Kompleksi

Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla bir kutlama mesajı yayınladı.

Ülkemizdeki istihdamın hala yaklaşık dörtte birinin tarım sektörünce sağlandığını, ülke nüfusunun ise % 24.46’sının hala köy ve beldelerde yaşadığını belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, “Köylerde istihdam edilen bu büyük kitleden toprağı olanlar çiftçilikle, olmayanlar ise rençperlikle hayatlarını kazanıyorlar. Bu büyük kitlenin, milyonlarca insanımızın 2009 yılı rakamlarıyla Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’dan aldığı pay ise sadece % 9.6. Onların rant geliri yok, borsa ekranlarından, pariteden geçimlerine katkı sağlayacak başka gelirleri de yok” dedi.

14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla bir kutlama mesajı yayınlayan Pankobirlik Genel Başkanı, AB Holding ve Konya Şeker Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk, “Bugün, toprakla tohumu buluşturup bereket üreten o ellerin sahiplerine adanmış özel bir gün” diyerek şu açıklamayı yaptı;

“Buğdayı değirmende öğütmezsen, onunla soframız bezenir mi hiç?” diye soruyor, o sonucu meydana getiren emeği ve süreci hatırlatmak için Hazreti Mevlana. Buğdayın değirmene, değirmenden çıkan unun sofraya yolculuğunu başlatansa tohumu tarla ile buluşturan ellerdir. O ellerin sahipleri toprağa tohum attığı için sofralar nimetle bezenir, pazarda tezgâhlar, markette raflar, mağazalarda vitrinler ve daha niceleri boş kalmaz.

Bugün vesilesiyle tarladaki emeğiyle, ürettiği ürünle ayakta kalan çiftçilerimiz hatırlanacak. Beklentimiz ve olması gereken odur ki, tarımın sorunları gündeme gelecek, sektörün daha iyi bir gelecek beklentisine cevap olacak umut kapıları açılacak. Onlar sadece ektikleri karşılığında aldıkları ürünle, elle tutulur, gözle görülür bir değer üreterek geçimlerini sağlıyorlar. Ancak onların ürünleri üzerinden başka gelirler oluşuyor ve geçinenler oluyor. Ziraat Odaları her ay açıklıyor tarla fiyatları ile market fiyatları arasındaki farkı, %300’lere varan fiyat farkları başkalarının geliri oluyor mesela. O gelirler, o ürünün fiyatına yansıyor ve ürün de üretim de üreten de pahalı üretmekle suçlanıyor. Yani emeğiyle üretip geçimini helal kazançla sağlayan çiftçi pahalı üretmekle suçlanıyor, aslan payını alan aracılar aradan çıkarılamadığı için. Bugün vesilesiyle bunları hatırlatmaz, tartışmaz ve gündemimize almazsak yayınlanacak mesajlar ve salonlarda yapılacak toplantılar unutulmamanın dışında geleceğe dair hangi ümidi verebilir biz çiftçilere?

Mayıs ayı tarlada işlerin ertelenemeyeceği günlere denk geliyor, bizim coğrafyamızda. Başka özel günler gibi, Taksim’de, Kızılay’da ya da şenlik alanlarında kutlanmayacak Çiftçiler Günü. Çoğunlukla adlarına kutlama yapılan çiftçiler kutlama mekânlarının içinde yer alamayacak bugün. Başka meslek mensupları gibi biz üreticiler alanlarda olmayacağız, biz çiftçilere kimse bugünün hatırasına ufak hediyeler de takdim etmeyecek. Adımıza kutlanan bugünü bizlerin ekseriyeti tarlalarımızda geçireceğiz. Çoğumuz da adımıza kutlama yapıldığından bile habersiz, traktör üstünde, çapada veya toprak, ürün ve su ile uğraşarak bugünü idrak edeceğiz.

Bugün vesilesiyle köylerimizin ve o köylerin sahipleri ve sakinleri çiftçilerimizin hangi hayat standartlarında yaşadıklarını, çağdaş dünyanın hangi nimetlerinden mahrum kaldıklarını ve bu mahrumiyetlerin giderilmesi için neleri eksik yaptığımızı ve neleri yapmamız gerektiğini konuşmazsak işin insan boyutu eksik kalmaz mı?

Köydeki çiftçi çocuklarına akranlarıyla eşit koşullarda yarışacakları eğitim imkânlarını nasıl ulaştırabileceğimize, sağlık hizmetinden çiftçi ailelerinin de etkin yararlanması için yapmamız gerekenlere, sosyal güvenlik şemsiyesinin altında çitçi ailelerine de yer açmak için yapılacaklara, yani insanca yaşamak için asgari hayat standartlarını çiftçilerin yaşadıkları mekânlara ulaştırma konusunda yapılması gerekenlere bugün vesilesiyle odaklanmamız gerekmez mi?

Önce insan diyerek çiftçiler günü vesilesiyle bunları ve biz çiftçilerin geçimini, iktisadi faaliyetini doğrudan ilgilendiren üretim alt yapısı için yapılması gereken yatırımları ve üretim yaklaşımını konuşmamız gerekiyor bugün vesilesiyle. Mesela sulama altyapısı yatırımlarını artık tartışmayı bırakıp süratle bitirmemiz gerekiyor. Mesela, rekabetçi yapımızı güçlendirmek için girdi maliyetlerini düşürecek tedbirleri geliştirmemiz, birim alandan alınan verimi arttıracak çözümleri üretmemiz gerekiyor. Mesela, gıda güvenliğimiz açısından tüketim odaklı yaklaşımımızı, üretim odaklı bir yaklaşımla değiştirmemiz gerekiyor. Ucuz tüketim için ithal baskısıyla üretimden vazgeçmek yerine, pahalı üretiyoruz beylik laflarının ve ezberinin arkasına sığınmadan bu peşin ve yanlış kabulün sonucu olan tarımın tasfiyesi kolaycılığından vazgeçip, tarlayı daha ucuz üretecek hale getirmemiz gerekiyor mesela.

Biz sahibi çiftçiler olan Konya Şeker olarak hem tarlada üretimin üzerindeki yükün kalkması hem de merkezine insanı alan bir yaklaşımla köylerimize modern hayatın imkânlarını ulaştırmak için kararlılıkla mücadele ediyoruz yarım asrı aşkın süredir. Türk çiftçisi omzundaki yük hafifletildiğinde, toprakla arasına örülen duvarlar kalktığında neleri başarabileceğini Konya’da kendi inşa ettiği tesislerle ispatladı. O tesisler Türk çiftçisinin topraktan ürettiği ve biriktirdiği sermayenin eseridir. Türk çiftçisi ekonominin teorisinden pratiğine kendi sanayi tesislerini kurarak geçmiştir. Ve bu organizasyon 365 gününü çiftçiler günü ilan ederek, çiftçinin omzundaki yükü daha da hafifletmek, toprakla arasındaki duvarları kaldırmak, üretimde sürekliliği ve sürdürülebilirliği sağlamak, tarım sanayi entegrasyonunu tesis ederek dünya ile rekabette Türk çiftçisini avantajlı hale getirmek için çalışıyor. Tarımsal Ar-Ge ile tarımın geleceğine yatırım yaparken, yeni tarım teknik ve teknolojilerini ülkemize kazandırıyor.

Bu tesisleri ve örnekleri çoğaltmak elimizdedir. Artan her tesis ve örnek ürünün değerini bulduğu, alın teri kurumadan emeğin karşılığını aldığı, üretimin mübarek sayıldığı, ekerken ve biçerken emeğin boşa gideceği endişesinin asla taşınmadığı ve merkezinde Türk çiftçisinin yer aldığı bir iddiayı realize etmektir.

İçindeyiz ve biliyoruz bu toprakların Türkiye’yi dünyanın en gelişmiş ekonomik güçlerinden biri yapacak potansiyeli var. Ve bu topraklar kendisini sevgiyle işleyenlere bereketini sunmakta, cömert ve şefkatli davranmakta gani gönüllü. Ve bu toprakların bereket ve cömertliğini zenginliğe dönüştürme kabiliyeti ve tecrübesi de Türk çiftçisinde var. O zenginliği harekete geçirmek için beklenen tek şey dün olduğu gibi bugün de toprağın yormadığı çiftçimizi yoran tarım dışı yüklerin Türk çiftçisinin omzundan kalkmasıdır.

“Eğer vatan kupkuru dağ ve taşlardan, viran köy, kasaba ve şehirlerden ibaret olsaydı onun zindandan farkı olmazdı. Bu vatan evlâd ve ahfadımız için cennet yapılmaya layıktır. Bu faaliyet-i iktisadiye ile kabildir. Arzumuz şudur; Artık bu memleket fakir, millet hakir değil, memleketimiz zenginler memleketi olsun.” Bu sözler Mustafa Kemal’in sözleridir. Ve o zenginliğe giden yolu da şöyle tarif ediyor; “Bu memleketin efradı ellerinde nümüneleriyle, ziraat, ticaret, say ve sapanın mümessili olsun.” Türk çiftçisi bu vatanın cennet yapılabilmesi için ağır şartlarda çalışmasını gerektiren emeğini harcamış, toprağı alın teriyle sulamıştır. Oluşmasına verdiği emeğe karşılık da bu cennetin imkânlarından herkes kadar yararlanmayı beklemek Türk çiftçisinin hakkıdır.

Hazreti Mevlana’nın “her an iyilik tohumu ekedur; ekmedikçe hiçbir şey biçemezsin” öğüdünü kendisine rehber edinen Türk çiftçisinin bu topraklara bereket tohumları ekmeye devem etmesi, çiftçi ile toprak arasında duvar örülmemesi ve var olan duvarların yıkılması, toprağın bereketinin, üretime, üretimin zenginliğe dönüşmesi, çiftçimizin ekerken de biçerken de, çapada da, hasatta da, tarlada da köyünde de yüzünün güleceği günler dileğiyle 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyorum.”

www.recepkonuk.com.tr